Michel Foucault’nun 1970-1984 arasında Collège de France’taki “Düşünce Sistemleri Tarihi” başlıklı kürsüsünde verdiği bu derslerde, düşünürün elindeki tarihsel materyalleri nasıl işlediğine, felsefeyle tarih arasındaki bağları nasıl ördüğüne tanık oluyoruz. Bu derslerde Foucault, Antik Yunan’da paranın tesisinden 18. yüzyıl Fransa şehirciliğine, psikiyatrik iktidardan modern devlet aklına, Hıristiyan öznellik biçimlerinden neoliberalizmin insan kavrayışına uzanan tarihsel araştırmaları, hakikat ile özne arasındaki ilişkinin biçimlerini sorgulayarak ortaya koyuyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, Fransa’da 1999’dan itibaren yayınlanan, birçok yeni araştırma için çıkış noktası oluşturan ve Foucault’nun düşüncesinin alımlanmasında bir dönüm noktası haline gelen bu dersleri, Türkçe baskısı için yazılan yeni önsözlerle birlikte yayınlıyor.
Yönetim tekniklerinin tarihi konusundaki araştırmasını sürdüren Michel Foucault, 1979 senesindeki bu derste, «özgürlük yoluyla yönetme tekniği» olarak kavradığı liberalizm meselesini ele alıyor. Liberalizmi bir düşünce akımı olarak değil, ortaya çıktığı 18. yüzyıldaki bir yönetim pratikleri bütünü olarak okuyan Foucault, burada özgürlüğü bir yandan üretip bir yandan tüketen yeni bir aklın ortaya çıktığını savunuyor. Ancak Foucault'nun bu dersteki temel meselesi, bu liberal yönetim sanatının 20. yüzyılda yaşadığı derin dönüşümleri kavramaktır. Avrupa Birliği'nin inşasında da önemli bir yer tutan Alman ordoliberalizm akımı ile bugünkü neoliberalizmi besleyen Chicago Okulu düşüncesi, böylelikle ilk kez eleştirel bir siyaset felsefesi tarafından incelenmiş oluyor. Foucault, ilk kez bu denli yakın bir tarihten, çağdaşı olduğu yönetim pratiklerinden söz ederken, bugün hâlâ içinde yaşadığımız politik ve ekonomik aklın işleyişine de ışık tutuyor: 1970'lerde gelişen yeni ekonomik insan modeli, insan sermayesi kavramı, toplumun şirketleştirilmesi gibi pratikler biyopolitikanın birer aracı olarak ortaya çıkıyor. Biyopolitikanın Doğuşu, yayınlandığından bu yana sosyoloji, siyaset bilimi, tarih ve felsefe alanlarında büyük ilgi uyandırmış, çağdaş eleştirel düşüncenin temel başvuru metinlerinden biri haline gelmiştir.