Sonra birden sırtüstü bırakıyor kendini.
Kafasını güm diye taşlara çarpıyor.
“Annecim! İyi misin? İyi misin Annecim?”
Annemin başını kucağıma yerleştiriyorum. Kış güneşi birtakım bulutların arkasına gizleniyor.
Sanki kış güneşi bile bize iyi gelmek istemiyor.
“Burda her şey kötü gidiyor,” diyor Annem.
“Güneşli bir yere gidelim Annecim. Sıcak bir yere.
Rüzgârdan kurtulacağımız bir yer olsun.”
“Rüzgâr kafama kafama sokmak için uğraşıyor:
Büyüyorsun. Büyüyeceksin.”
“N’olur Annecim.” Ağlamaya başlıyorum. Annem kafasını yattığı taşlara vuracak diye korkuyorum. Korkumdan ağlamaya başlıyorum.
“N’olur Annecim, n’olur bir şey yapma.”
Annem doğruluyor. Beni kendine doğru çekiyor.
“Seni bu kadar korkutuyor muyum? Affet beni Bambim.
Benim güzel bebeğim, bağışla anneni.”
Ayağa fırlayıp beni de kaldırıyor. Otele kadar koşuyoruz.
Annem rüzgârı yendi! Büyümemden de korkmuyor artık.
Annem kendine geldi. Bir daha Bambi’yi okumayacak bana.
Ben de büyüyorum artık. Büyüyebilirim. Annemi hiç üzmeden.
Annemi üzmeden rahat rahat büyüyebilirim.
“Kırık bir kalbin romanı; aynı zamanda tekinsiz bir gerilim…”
Neue Luzerner Zeitung, İsviçre