1600’lü yıllarda dünyaya gelen Maria çocukluğundan beri böceklerle haşır neşir olmakta ve sanatla ilgilenmektedir. Etrafındaki dünya değişirken Maria böceklerin evrelerini resmetmeye, onlarla ilgili kayıtlar tutmaya başlar. Bu ilgi sadece böceklerle sınırlı kalmaz, aynı zamanda bitkilerin dünyasını da çizgilerine dahil eder. Hollanda’dan Japonya’ya, Japonya’dan Berlin’e uzanan bir yolculuktur onunkisi. Larvanın tırtıla, tırtılın kelebeğe evrilmesi misali Maria da kendini dönüştürür, yıllarca yaşar, çağları aşar ve kendi kozasını örmenin peşine düşer.
Böcekleri Seven Kadın, her şeyden önce önüne konan engellere rağmen kendi yolunun ve tutkularının peşinden giden bir kadının özgürleşme hikâyesi. Okuru cadı avı döneminden günümüz Berlin’ine büyüleyici bir yolculuğa çıkaran zarif bir roman…
“Ahava dili ustaca kullanıyor. Okuru mikroskobik detaylara yaklaştırıp bir tırtılın titreyişini, kelebek kanadının dokunuşunu hissettiriyor. Böcekleri Seven Kadın, dili, kurgusu ve yapısı itibariyle son derece etkileyici ve alkışlanacak bir edebiyat deneyimi sunuyor. Gerçek dünya edebiyatı budur. Bilginin, özgürlüğün, karakter gelişiminin büyük kırılımları katman katman açılıyor. Olağanüstü güzel bir roman.”
-Anni Saari