Bauman’ın akışkanlık kavramı, 20. yüzyılda yaşanmış toplumsal ve politik dönüşümleri tarif etmeye dönük bir metafordur. Temsilini moderniteye ait kurumların çözülmesinde ve akışkan hale gelmesinde bulur. Bu çerçevede akışkan modernite “post-ütopyacı”, “post-fordist”, “post-Ulusal” ve “post-panoptiktir”. Bauman’a göre, akışkan kapitalizmin son dönüşümlerinde, neoliberalizm belirleyici rol oynamıştır. Bu dönüşümün özelliklerinden biri “üretici toplumdan tüketiciler toplumuna geçiştir”. Bu geçişe insanları “borçlu bir ırka” dönüştüren belirgin ve çarpıcı bir süreç eklenmekte, devletin yeni ama içler acısı rolü “piyasa egemenliğinin cellatlığıyla” sınırlanmaktadır. Bu devlette “insan kaderinin radikal bir şekilde özelleştirilmesi, endüstri ve finansın radikal ölçüde kuralsız hale getirilmesiyle el ele gitmektedir”. Toplumsal olarak inşa edilmiş topluluklarımız, kimliklerimiz ve kurumlarımız daha kararsız ve güvensiz hale gelmiş, bu da devletin gerilemesiyle ulusal sınırların muğlaklaşmasının kaçınılmaz hale geldiği bir dünyada “akışkan kimlikler” yaratmıştır. “Akışkan zamanlar”, yurttaş hakları kültürü, bu kitapta üzerinde uzun uzun durulacak bir “hayırseverlik, aşağılanma ve damgalama kültürüne” indirgemiştir. Bauman’ı okumak ve onunla sohbet etmek, özellikle incelikli mizahı ve ironi duygusu sebebiyle epey bağımlılık yaratıcıdır. Fakat tartışmak, karanlık bir mağaraya girip saniyeler içinde onu kaybetmek gibidir. Onun farklı bir tünele girdiğini anlamak, tünelin sonunda gözle görülür hiçbir ışığın, hiçbir net patikanın olmadığını fark etmek gibidir.
- Citlali Rovirosa-Madrazo