İnsanlığın yaratıcısı ve en büyük koruyucusu, bolluğu ve bereketi yaratan, aşkın ve döllenmenin efendisi, Sümerlerin “Son Çare Tanrısı” Enki; darda, zorda kalanların son sığınağı, bolluğun ve bereketin, aşkın ve döllenmenin piri, “Bozat'lı Hızır” olarak bütün görkemi ile Alevi erkânında hala yaşıyor.
Erken Bronz Çağı’nın en kutsal bayramı ''Sümer Yeni Yıl Festivali'', Alevi erkânında, altı bin yıl önceki gibi aynı günlerde, aynı dini pratikler ve ritüeller eşliğinde ve aynı ruhla “Hızır haftası” olarak kutlanılmaya devam ediyor.
Alevi tarih yazınını bütünü ile değiştirecek olan bu çalışmada: Üçler, Yediler, Kırklar, Hay, Haydar ve On ikiler, tüm Alevi bilinmezleri birer birer aydınlanıyor.
Dört bin beş yüz yıl boyunca varlığından haberdar olunmamış büyük bir imparatorluk, unutulmuş bir Alevi uygarlığı, bazı tarihçilere göre yeryüzünün ilk süper gücü; Ebla Krallığı toprak altından çıkıyor. Anadolu'nun, bugün bile uygulanan pek çok Alevi dini pratiği ve ritüeli ile Ebla Krallığı döneminde tanıştığını, Alevi müziği ve âşıklık geleneğinin ilk feyzini Ebla'lı âşıklardan aldığını ilk defa fark ediyoruz.
MÖ. İkinci binyılın başlarında, Asurlu tüccarların Anadolu kentlerinin çeperlerinde kurdukları tapınağı olmayan alışveriş mahalleleri, kendilerine kutsallık atfedilmiş ailelerin evlerinin/ocaklarının dini merkezler olarak kullanıldığı ticaret kolonileri, soy ağaçları karanlıkta kalmış Alevi ruhban sınıfının başlangıcına götürüyor bizleri.
Alevi ocak sisteminin ve dedelik/analık kurumunun bu mahallelerde başlayan ve Asurlu tüccarların ticaret ağı üzerinden tüm Anadolu'ya yayılan ve bugüne kadar gelen serüvenine tanık oluyoruz.
Bu metin; on binlerce kil tabletten derlenen bilgi ve belgelerle yazıya döküldü.
“Aleviliğin yazılı kaynağı yoktur” diyenler için susma vaktidir.