Türkiyeliyim... Ermeniyim... İliklerime kadar da Anadoluluyum. Bir gün dahi olsa, ülkemi terk edip, geleceğimi 'Batı' denilen o hazır özgürlükler cennetinde kurmayı, başkalarının bedeller ödeyerek yarattıkları demokrasilere, sülük misali yamanmayı düşünmedim.
Kendi ülkemi de o türden özgürlükler cennetine dönüştürmek ise temel kaygım oldu. Ülkem Sivas için ağlarken, ağladım. Halkım çeteleriyle boğuşurken, boğuştum. Kendi kaderimi ülkemin özgürlüğünü yaratma süreciyle eşledim. Şu anda yaşayabildiğim ya da yaşayamadığım haklara da bedavadan konmadım, bedelini ödedim, hâlâ da ödüyorum. Ama artık...
Birilerinin "bizim Ermenilerimiz" pohpohlamalarından da, "içimizdeki hainler" kışkırtmasından da bıktım. Normal ya da sıradan yurttaş olduğumu unutturan dışlanmışlıktan da, boğarcasına kucaklanılmaktan da usandım...
Tabi ki atalarımın başına gelenleri biliyorum. Buna kimileri "katliam", kimileri "soykırım", kimileri "tehcir", kimileri de "trajedi" diyor. Atalarım Anadolu diliyle "kıyım" derdi... Ben ise "yıkım" diyorum. Ve biliyorum ki eğer bu yıkımlar olmasaydı, bugün benim ülkem çok daha yaşanılır, çok da imrenilir olurdu.
Bu Köşedeki Adam, Hrant Dink’in Agos, Yeni Binyıl ve BirGün gazetelerindeki yazılarından bir seçki. Bir kez daha anlatmak, bir kez daha anlamak için.