“Toplumsal ve kişisel kimlik göstergeleri olan isimler imparatorlukların ve ulus-devletlerin –şekil ve dillerini kontrol ederek– kanunlarla müdahale ettikleri unsurlar olmuşlardır. (…) Ulus-devletler, ideolojik değişimlere bağlı olarak soyadlarının dilini çeşitli şekillerde kontrol etmişlerdir. Teresa Scassa, devletlerin isimleri kontrol ettiği üç yol olarak ‘ayrıştırma, asimilasyon ve ulus inşasına’ işaret etmektedir.”
Soyadı “siyaseti”, milli kimlik inşasının bir aracı. Meltem Türköz, kitabında öncelikle “soyadlandırmanın” bu yönüne odaklanıyor. Türk kimliğinin inşasında ve asimilasyon stratejilerinde Soyadı Kanunu’nun işlevini inceliyor. Gayrimüslim ve “yabancı” sayılan isim-soyadların durumuna ve Kürtçe isim meselesine değiniyor.
Soyadı anlatıları ve tartışmaları üzerinden inceleme derinleşiyor. Nüfus memurlarının etkisine; sülale bağlarını, lakapları, etnik ve dinî kimlikleri sürdürme -veya gizleme- gayretlerini; “herkesin fantezisine göre bir isim uydurduğu” şikâyetlerini; soyadlarının muhakkak “-oğlu” ekiyle oluşturulmasını savunan muhafazakâr itirazları; soyadı değiştirme girişimlerini öğreniyoruz. Dil Devrimi’nden sonra unutulan bazı sözcüklerin ve öneklerin, soneklerin soyadlarında yaşamaya devam etmesi de, soyadı “folklorunun” ilginç bir ayrıntısıdır.
“Bu soyadı alınmamış ise...”, Türkiye’nin milli kimlik inşası ve modernleşme tarihinin ilginç bir faslına ışık tutuyor.