Boris Vian’ın eserlerini de kendisini de kalıplara sığdırmak zordur. Bu, büyük ölçüde hayatında “bütün insan” rolüne uygun, bilinçli bir duruş sergilemesinin sonucudur. Vian mühendis olarak eğitilmişti ama caz onun diniydi, trompet ise enstrümanı. Beyni her zaman bir şeylerin hazırlığındaydı ve bunun iyi bir nedeni vardı. Jazz Hot dergisinde, “Shakespeare’i ele alın,” diye yazmıştı. “O çoktan ama çoktan ölmüş. Çürümüş de çürümüş. ... Ama baksanıza, bizde onun oyunları var, yani voilà.”
Bütün Ölülerin Derileri Aynıdır romanı Mezarlarınıza Tüküreceğim’in zorunlu devamıdır. Lee, beyaz derisi sayesinde beyazların arasına girip onlara karşı beslediği amansız intikam susuzluğunu gideren sahici bir siyahtı. Bütün Ölülerin Derileri Aynıdır’daki Dan ise bir beyazdır fakat kanı bakımından siyah olduğuna inanır. Beyazlara duyduğu kini yaptığı işle, kötü şöhretli bir gece kulübünün kabadayısı olmakla yüceltir.
Vian’ın Vernon Sullivan imzasıyla yazıp kendini kitabın çevirmeni olarak gösterdiği bu roman, ırkçılığa karşı yazılmış bir ağıt…
“Bütün Ölülerin Derileri Aynıdır aşırı kimlik bunalımı yaşayan bir kişinin kâbusu gibi.” –Literary Hub
“Bu kitap, bitmek bilmeyen enerjisi, açıkyürekliliği ve soğukkanlı vahşetiyle Jim Thompson’la aynı sularda yüzüyor.”