“Bilirsiniz insanlar doğar, ölür ve sonra büyür.”
5 yaşındaki dâhi dedektif Alper Kamu, tüyler ürperten, kahkahaya boğan ve yürek burkan ikinci macerasıyla huzurlarınızda.
Kahramanımız, bir yandan amcasının ölümünün dolaylı müsebbibi Adalet’in peşinde koşarken, diğer yandan kendini tuhaf bir cinayet davasının içinde bulur. Mahalleye yeni taşınan ailenin oniki yaşındaki oğlu Ümit, engelli kardeşini boğarak öldürdü, öyle mi? Üstelik itiraf da etti.
Kardeşinin acılarına son vermek istemiş.
Masumane bir cinayet…
Alper Kamu şahitli, ispatlı, itiraflı bir cinayeti yeniden çözerken aileye, aşka, dostluğa, adalete, kısacası hayata ilişkin birçok düğümü de çözüyor.
Cehennem Çiçeği, sadece kahkaha atarken elinizden düşebilecek, merak ve hayret uyandıran bir roman.
Bu düşüncelerle eve doğru ilerlerken karşı kaldırımda park etmiş kırmızı Düldül’ü fark ettim. Mümtaz Abi az ötede bir apartmanın girişinde, komşu kızı Zuhal’e bir şeyler anlatmaktaydı. Bir kolunu kızın sırtını verdiği kapıya, diğerini beline yaslamıştı. Küçük bir Kadir İnanır ile Türkan Şoray idiler adeta
o an. Sevgi emekse, Mümtaz Abi, herhalde bir sürü palavra sıkmak ve soytarılık etmek suretiyle var gücüyle kızın kalbini kazanmaya çalışıyor,
Zuhal de onu mahçup bir gülümsemeyle ödüllendiriyordu. Kim bilir? Belki bu tabloyu izleyen herhangi biri onlarda ilk aşkın beceriksiz ama muhakkak ki içten ve saf halini görebilirdi. Bense mahallenin öbür ucunda sotaya yatmış, kin dolu gözlerle onları izleyen Kansız Celal’i görüyordum.