Nobel ve Booker gibi prestijli ödüllerin sahibi, Barbarları Beklerken, Düşman, Utanç ve Michael K. gibi eserler başta olmak üzere hemen her romanıyla yankı uyandırmış Güney Afrikalı romancı J. M. Coetzee kurgusal eserlerinin pek çoğunda Güney Afrika'nın sömürgecilik bağlamında şekillenmiş trajik tarihine bir beyazın bakış açısıyla yaklaşır.
Bu bakışa özellikle siyah Afrikalının acı deneyimleri karşısında hissedilen bir vicdan azabının yansımaları hâkimdir. Bir başka deyişle, Coetzee eserleri vasıtasıyla kendisini de tıpkı bu eserde ele alınan kadın karakterler gibi bir itirafçı konumuna getirmekte, beyazların özelde Güney Afrika'da, genelde ise dünyanın pek çok yerinde sömürgecilik tarihi boyunca yaşattıkları acılar nedeniyle hissettiği sorumluluğu alegorik üslubuyla ifadeye dökmektedir.
Her ne kadar çalışmamızda ele alınan Düşman, In the Heart of the Country (Kırsalın Yüreğinde) ve Demir Çağı adlı romanlarda karşımıza çıkan itiraf olgusu daha ağırlıklı olarak kişisel hesaplaşma ve yüzleşmeleri içerse de söz konusu kişisel itirafların toplumsal ve tarihsel boyutları açıkça ortadadır. Coetzee itirafın arındırıcı yönüne duyduğu inançla hepimizi itirafa davet ederken, bir yandan dünyanın kronikleşmiş sorunlarını ifşa etmekte bir yandan da tarih adını verdiği kâbustan uyanmanın yollarını aramaktadır.