Çalışma cehennemine fırlatılmış bedenlerin trajedisi işlenir Kafka’nın Dönüşüm’ünde. Hepimizin başına gelen bir trajedi bu aslında: Hayatta kalmak için çalışmak zorundayız. Çalışmanın “zorunluluk” olduğu bir dünyada “özgürlüğe” yer olmadığı açık. Dönüşüm’ün satır aralarında köleliğin zincir sesleri duyulur. Aile kurumuna sonuna kadar bağlı olan, baba otoritesinden mustarip, borç batağına saplanmış bir karakterin; kendini bir sabah bir böceğe dönüşmüş olarak bulan Gregor Samsa’nın hazin hikâyesi, modern bireyin hikâyesiyle çakışır. Kapitalist toplumsal düzeneğin alelade bir karakteri olan Gregor Samsa özelinde, her gün aynı saatte uyanmak zorunda olan; akrep ve yelkovanın akışına bağlı olarak hareket eden bedenlerin hayatta kalmak için nasıl çırpındıkları anlatılır:
“Tanrım,” dedi Gregor kendi kendine, “ne kadar yorucu bir meslek seçmişim! Sürekli bir seyahat hali. Bu işin telaşı evde kendi işini yapmaktan çok daha büyük, ayrıca başımda bir de bu seyahat belası var: Bir sonraki tren bağlantısına yetişebilme endişesi, düzensiz ve kötü yemekler, sürekli değişen ve hiçbir zaman kalıcılaşmayan insan ilişkileri. Hepsi yerin dibine batsın!”
“Hepsi yerin dibine batsın”da olduğu gibi, dünyayı karşısına alan bir itiraz da vardır Gregor Samsa’nın sesinde, ama derhal sönüp silinecek, hatta komik duruma düşecek bir itirazdır bu...