Ankara, Anadolu bozkırının ortamında, kendi halinde bir kasaba iken dünya tarihinde eşine ender rastlanan bir ulusal kurtuluş mücadelesi sonrasında kendini başkent olarak bulur. Yeni ulusal devletin başkenti olmak için pek çok uygun özellikleri vardır. Ülke coğrafyasının ve ulaşım yollarının tam ortasındadır. Ancak bunlar bir başkent olmak için yeterli değildir. Ne doğru dürüst bir otel, han vardır ne de ihtiyaçlara uygun bir lokanta. Diğer eğlence ve boş zaman geçirme ortam ve tesislerinden söz etmek zaten hiç mümkün değildir! Ankara, yaşanır bir başkent haline gelecektir, getirilecektir. Önce Ankara Palas’ın yapım çalışmalarına başlanır. Ardından çağdaş yeme-içme hizmetini sunan bir lokanta için İstanbul’dan Karpiç adında Ermeni asıllı bir Rus vatandaşı ve ekibi Ankara’ya gelir. Taşhan’ın bir bölümünün çağdaş bir otel haline getirilmesi için çalışmalara başlanır. Ülkenin çeşitli yörelerinden her alanda olduğu gibi yeme-içme ve diğer hizmet alanlarında yatırım yapmak veya çalışmak üzere insanlar Ankara’ya akın ederler. Bunlar arasında Hemşinlileri ve Rumeli göçmenlerini ayrıca vurgulamak lazım. Medeniyet savaşının neferleri modern Ankara ideali için buluşmaktadır! Elinizdeki kitap Ankara’nın uygar bir başkent haline gelmesinde önemli katkıları olan bazı kurum ve kuruluşların öykülerini içermektedir.