Benim için çizdiğin kader planını kabul etmiyorum!
“Tanrı, insanın ölümsüzlüğe varmış halinden başka bir şey değil” diye cevaplıyordu beni Selman Dermani. “Ölüm ile kesilen bir hayatın hiçbir anlamı yoktur. Değmez... Bütün bu çabalara, sağalmaya, hasta olmaya, iyileşmeye, çalışmaya, mülk edinmeye, çocuk yapmaya, aşık olmaya değmez. Lisan öğrenmeye, şiir okumaya, saz dinlemeye, mutlu olmaya değmez. Ancak ölümsüzlük varsa bu dünya hayatının bir anlamı olabilir. Kendimi yeniden, sıfırdan üretmeyi istiyorum. Bunu yapacağım. Hakkım! Kadere teslim olacaksak mağaralara dönelim, haydi!..”
İnsan yalnızca bir kez “Değmez” diyebilir, ikinci kez bunu tekrarlıyorsa sahtekardır. İlk söylediği anda kalemini kırmıştır zaten.
Aras Nehri’nin dibinde buz tabakasının altında bir adam yatıyor: Bir edip. Faruk Ferzan. “Ne oldu bana? Öldüm mü?” diye soruyor kendi kendine… Öldü mü? Ölmediyse birinin onu kurtarması gerekecek. Yola devam etmesi gerekecek. Aşk yaşanmaya değerse bunu yapmalı…
El çabukluğuyla bizi efsunlayan bir yazar var karşımızda… Fenni Sihirler yapan bir sihirbaz!..
İsmail Güzelsoy Değmez’de hayatın en büyük iki sırrının, aşkın ve ölümün dansını koyuyor sahneye.
Kelimelerin gücüne, edebiyatın büyüsüne inancını koruyanlar için…