Demokratik Özgürlükçü İslam

Demokratik Özgürlükçü İslam

Medine Sözleşmesi, Devlet, Demokrasi, İktidar, Hegemonya, Saltanat, Diktatörlük, Şiddet, Savaş, Barış, Çoğulculuk, Kadın Hakları
Barkod: 9789944610834
Üreticiler: Tekin Yayınevi
Stok Sayısı: 1
Basım Tarihi: 11-2019
Baskı Sayısı: 5. Basım
Sayfa Sayısı: 312 Sayfa
Ağırlık: 360,00 Gram
Boyut: 13,50 (en) x 21,00 (boy)
Cilt: Ciltsiz
Kağıt: 2. Hamur
Basım Yeri: İstanbul - Türkiye
Basım Dili: Türkçe

160,00 TL
128,00 TL

Kur’an evrensel olana çağırıyor…

Sınırsız, sınıfsız, sömürüsüz, saldırısız ve savaşsız bir dünyaya (cennete) çağırıyor…
Akla, vicdana, adalete, doğruluğa, dürüstlüğe, öldürmemeye, çalmamaya, halkına yalan söylememeye, haram yememeye, yetim hakkına el uzatmamaya, yolsuzluk yapmamaya, rüşvet yememeye çağırıyor…

Demokratik İslam, Kur'an'ın tüm dilleri ve renkleri ayet görüp, halkları, kabileleri, ulusları, kimlikleri tanıyıp, hepsinin adil, özgür ve eşit birlikteliğini savunmaktır. Demokratik İslam, son hak dinin iktidarı ve devleti değil;  toplumu önceleyen sivil ve çoğulcu boyutunu öne çıkarmaktan ibarettir. 

Ortadoğu’da her yer kan gölü, insan hakları, demokrasi, hak-hukuk, adalet yerlerde sürünüyor. Özellikle Suriye’de ortaya çıkan İslami hareketler, birtakım cihatçı gruplar Alevilerin, Kürtlerin kanı, malı, ırzı, namusu helaldir diye fetvalar veriyor…

Kur'an'da namaz kılmamanın, oruç tutmamanın, başını örtmemenin herhangi bir cezası yok, ama dört şeyin; öldürmenin, çalmanın, iftiranın ve zinanın cezası var.

Bölge halkları olan biz Türkler, Kürtler, Aleviler, Sünniler, Şiiler, Süryaniler, Êzidîler, Ermeniler, Rumlar, Araplar, Farslar birbirimize egemenlik taslamadan nasıl ortaklıklar kurabiliriz?

Etrafı kan gölüne dönmüş, sultanlık, diktatörlük, ağalık, beylik, hanedanlık, tefrika, cehalet ve yoksullukla boğuşan coğrafyamızın kahır, hüzün ve kederden başka bir şey görünmeyen ufuklarında Medine Sözleşmesi'nin adalete, eşitliğe dayalı sivil ve çoğulcu ruhuyla Demokratik İslam anlayışının güneşi doğabilir.

Ezilenlerin Rabbi olan Allah, İkbal'in dediği gibi mazlum milletlerle birlikte tarihin meydanında yürür ve tarihi onlarla birlikte yeniden yapar. Böylesi yüce bir davaya memur olmakla biz davaya şeref katmaz, tam tersi şeref kazanırız.