Devlerin Savaşı / Yıldırım - Timur

Devlerin Savaşı / Yıldırım - Timur

Barkod: 9786050815122
Üreticiler: Timaş Yayınları
Stok Sayısı: 1
Basım Tarihi: 5-2020
Baskı Sayısı: 6. Basım
Sayfa Sayısı: 336 Sayfa
Ağırlık: 336,00 Gram
Boyut: 13,50 (en) x 21,00 (boy)
Cilt: Ciltsiz
Kağıt: 2. Hamur
Basım Dili: Türkçe

275,00 TL
206,25 TL

İki kudretli hükümdar, ikisi de cihana hükmedecek güçte, cesarette, dirayette. 
Biri savaş dehası olarak anılan, dünyanın tek hâkimi olmaya cehdetmiş, önüne çıkacak her engeli devirmeye ant içmiş Emir Timur.
 
Diğeri Anadolu’dan yeşeren koca çınarın, Osmanlı’nın genç padişahı. Niğbolu fatihi, azmiyle, gözü karalığıyla Haçlılara korku salmış, Timur’a bile “O yiğidin göçtüğü âlemin sultanlığından ne çıkar!” dedirtmiş Sultan Yıldırım Bayezid.
 
Okay Tiryakioğlu yeni romanı Devlerin ve Savaşı’nda bizleri yine dünya tarihine yön vermiş şahsiyetlerle bir araya getiriyor. 
Emir Timur imparatorluğunu batıya doğru genişletmek isterken, Yıldırım hem doğuda hem batıda şanlı bir mücadeleye girişiyor. Bir yandan İstanbul’u kuşatıyor, bir yandan Anadolu’nun birliğini sağlayan adımları atıyor. İstihbarat teşkilatı Karatuğlar, Kanoniklerin en derin hatlarına kadar sızmışken ihanet bir yerlerden yüz gösteriyor; Haçlılar ve Emir Timur arasında gizli bir ittifak oluşuyor. 
 
İki büyük komutan, iki cengâver hükümdar, Ankara’da, Çubuk Ovası’nda çarpışan iki ordu ve hiç bitmeyen nefis muhasebeleri…  Belki de en büyük şanssızlıkları aynı zamanda yaşamaktı. 
     
Okay Tiryakioğlu yenginin, yenilginin, dünyaya hükmetmeye bir adım kalmışken kendi içindeki savaşta yenik düşmenin, onurla kaybetmenin destansı romanını yazdı… 


 Timurlenk, kıl çadırından fırladığı gibi çıktı. Biz de peşinden seğirttik. Bakışlarında merak ve hayret vardı Koca Hakan’ın. Sonra harp alanının kızıl dumanları ve onca pusun arasından çıkanları görünce gözleri faltaşı gibi açıldı. Ak donlu atının iki yanında toplanmaya çalışan piyade ya da süvari, onlarca muharibi baltasının tek bir salvosuyla devirerek geliyordu Yıldırım Bayezid Han. İnanılmazdı ama gerçekten de oydu. Etrafında bir avuç hassa muhafızı olduğu halde karşı konulmaz bir kolaylıkla ilerliyordu. 
“Hele şu yiğide bakın,” dediğini işittim Timurlenk’in. “Şu yiğide bakın hey! Aman ya Rabbi, şu yiğidi görün ve torunlarınıza anlatın!”