İnsanlık hasta; gücün ve merkeziyetin yüceltildiği belirsiz bir geleceğe doğru yol almak üzere zorlayıcı ve baskıcı araçlara güvenmekle enfekte olmuş durumda. Devletler ise kendi yarattıkları sorunların tedavisi gibi davranıyorlar. Bu çelişkileri ve akıl tutulmasını fark ederek hayati sorular soran insan sayısı ise ölümcül seviyede az. Hükümet gücünün doğası nedir? İnsanlar hangi hakla başkaları üzerinde güç kullanırlar? Devlet hangi hakla insanlara hükmeder? Bu ve bunun gibi merak uyandıran sorular, o, adını hiç duymadığınız en iyi deneme yazarı ve “ilk volontarist” olan Auberon Herbert’in yine çok az kişi tarafından bilinen bu muhteşem makalesinde etkili ve aydınlatıcı bir şekilde ele alınmaktadır.
Kasaba konseylerinden uluslararası konseylere kadar, acil sorunlara odaklanıp endişe empoze eden ve merkeziyetçiliğin, devletin, sosyalizmin ivedi çözümler olduğunu varsayanlar, toplumun hastalıklarını tedavi etmenin yolunun güç kullanımı olduğuna çılgınca bir bağlılıkla inanmaktadır. Özgürlüğün herhangi bir şansı olacaksa şayet, öncelikle bu can sıkıcı eğilimin kökü kazınmalıdır; zira “yanlış silahlar ve yanlış yöntemlerle gerçekten sahip olunmaya değer hiçbir şey kazanılamaz.” Herbert’e göre “ahlakın en temel noktası insanın tercih ve eylem özgürlüğüne saygıdır.” Bu nedenle, insanları erdemli bir şekilde davranmaya zorlayan dadılık özentisi devlet sadece etkisiz ve faydasız değil, aynı zamanda ahlaksızdır; “uygarlık hiçbir zaman sadece gücü elinde bulunduranların buyruğuyla oluşmamıştır ve oluşmayacaktır”.
Devletin Zor Gücü: Doğrusu ve Yanlışı’nda Herbert bizi sağlam ve ahlaki bir temel üzerine güvenli, mutlu ve müreffeh bir toplum inşa etmek için “bazı insanların diğerleri üzerinde güç kullanmasından” vazgeçmeye çağırıyor. Bu çağrı metninin özgürlük için temel bir başlangıç olduğu kanaatindeyiz.