Bir karış karı, keskin ayazı tenha sokaklar ile berrak bir kış sabahı.
Böyle günlerde Ankara, dünyanın en güzel şehri olur; en meşhur şehri olduğu gibi.
Girintili, çıkıntılı mesafelerde tek tük, varlıklar kıpırdıyor. Eşeğine o bitmez tükenmez lahanalardan iki küfe yükletmiş ve sağrısına bir hindi sarkıtmış bahçeci, pazara geliyor. Burnu, kulakları kıpkırmızı bir polis, "Karaoğlan" köşesinde, eldivensiz ellerini hohluyor.
(Kitabın İçinden)