Dil felsefesi ve zihin felsefesi artık ayrışmaz bir bütün oluşturur. Dilsel anlatım “anlam içerir”. Peki, bu ne anlama gelir? François Recanati üç olası yanıtı birbirinden ayırt eder. Birinci yanıta göre anlam içermek, (dilsel bir anlatım için) zihinsel temsillerle ilişkilendirilmektir. İkici yanıta göre anlam içermek, “atıfta bulunmak” ve dünyada bir şeye –dil dışı bir gerçekliğe– gönderme yapmaktır. Üçüncü yanıta göre ise anlam içermek, söz denilen bu toplumsal etkinlikte ayırt edici bir rol oynamaktır. Birinci yanıt zihinsel temsillere gönderme yapar. Ancak zihinsel temsil için bir içeriğe sahip olmak ne demektir? Asıl soru daha geneldir diye bir düşünceye yöneliriz: Anlam içermek ya da bir içeriğe sahip olmak ne demek? (Dilsel ya da zihinsel) bir temsil nedir? Çağdaş filozoflar, düşüncenin yanısıra dile de uygulanabilecek kadar geniş bir içerik kuramı arayışındadırlar. François Recanati bunların çabalarını bize tanıtıp Wittgenstein’dan ilham alınmış “pragmatik” yaklaşım lehinde bir sonuca ulaşır. Düşünceyi ve dili dünyayı temsil ettiren şey, her şeyden önce düşünce ve dilin dünyada olması, ‘burada’ bir yere sahip olması ve ‘burada’ bir rol oynamasıdır.