Düşüncelerimizi düzenlemek, fikirlerimizi paylaşmak, iletişim kurmak, sevmek, belki de düş kurmak için vazgeçilmez bir araç olan dil kesinlikle insanın ayırıcı niteliğidir, öylesine doğal bir yetenektir ki biz onun ne kadar olağanüstü olduğunu unuturuz. Her insan konuşmaya yatkın olarak doğar, ama bunu yapmayı öğrenmesi gerekir. Çok eski zamanlarda bir gün, evrimin hangi küçük onarımı dilin ortaya çıkmasına yol açmıştır? Atalarımız kendilerini nasıl ifade ediyorlardı? Eskiden bir tek, evrensel dil var mıydı? Diller daha sonra neden farklılaştılar? Bütün zamanların mucizesi olan insan yavrusu her bebek konuşmayı nasıl yeniden öğrenir, sözcükleri nasıl tanır, beyninde neler olup biter? Antropologların, dilbilimcilerin ve nörobiyoloji uzmanlarının gerçekleştirdiği şaşırtıcı buluşlar, günümüzde ilk fosillerden bu yana dilin geçtiği yolun izlenmesine olanak verir. Üç önemli araştırmacı burada herkesin anlayabileceği bir diyalogla en güzel öykülerimizden birini, hiç kuşkusuz en benzersiz olanını anlatmak için birbirlerine el veriyorlar.