Bir an için insanlığın yazıdan yoksun kaldığını düşünelim. Kitabı yok sayan önemsemeyen okumasız ve bilinçsiz insanların ilkellikleriyle baş başa kalacakları kuşku götürmez. İnsanlığa eşik atlattıran uygarlıkların temelinde dil ve yazının olduğu önemli bir gerçektir. Dil ve yazı olmasaydı uygarlıklar dallanıp budaklanamazdı. Karanlığın aydınlığa açtığı savaşı yenecek tek güç “Okuma Sanatı”dır.
Tarikat/Cemaat kreşlerinde, okullarında, evlerinde, dershanelerinde mürit olarak eğitilen insanlar sorgulamazlar, eleştirmezler ve tartışmazlar.
Bu kültürle, bu efsunlaşmış kafalarla bilim üretilebilir mi? Bilimle din eşdeğer gösterilebilir mi?
Faik Acar bu kitabında, Türkiye’deki eğitim içindeki eğitimsizliğe dikkat çekerken, Aristoteles ve Galileo’dan bu yana süre gelen din-bilim çatışmalarına dikkat çekmektedir. Din adamlarıyla bilim insanlarının göklerdeki egemenlik kavgası tümdengelimle tümevarımın kavgasıdır.
Yazar, Tevrat ve Kur’an’da Sümer köklerini araştırırken, Yasak Meyve’den Habil ve Kabil’in öyküsüne, Nuh efsanesinden kadının Sümer’de de Kur’an’da da tarla benzetmesine kadar ortak noktalarını dile getirmekte ve her dinin “hayal” edilmiş bir “sistem” olduğu sonucuna ulaşmaktadır.