Sene 2030. İstanbul’da Bir Otel Odası. Yerde yüzükoyun bir ceset uzanıyordu. Cinayet şubesinden bir amir cep telefonundaki tarayıcı ile odayı taradı. “Parmak izi yok, DNA yok,” dedi. “Eğer tahmin ettiğimiz azılı mafyanın elemanları bunu yaptıysa her zamanki gibi arkalarında iz bırakmadan işlerini halletmişlerdir,” diye de ekledi. Kurnazca gülümseyip bu sefer teknoloji harikası telefondan koku ve mikrop sensörlü tarayıcı programını açtı. Odanın tozlu havasında cep telefonunu havada şöyle bir gezdirdi. Telefondan gelen “bip bip bip” sesi iyiye alametti. Ekrandaki resmi gösterip “Aradığımız adam bu işte,” dedi sevinçle. Kokusundan ve mikrobiyotasından yakalamışlardı katili. Saldırgan altı saat önce odaya gelmiş, kokusunu ve mikroplarını etrafa saçmıştı…
DNA: Olay Yeri İnceleme, sizleri önce 1860’lı yıllara götürüyor. Darwin “Türlerin Kökeni” kitabını yazmış, Mendel kalıtımın kurallarını açıklamakla meşgul. Tolstoy ise beş yıldır “Savaş ve Barış”ı bitirmek için durmadan yazıyor…
1868’de tıbbiyeyi yeni bitirmiş olan İsviçreli Friedrich ise babası gibi doktor olmak istemiyor. Almanya’ya, bir laboratuvara kapanarak 1869’da DNA’yı keşfediyor. Adına da “nüklein” diyor…
DNA'nın Keşfinden günümüze kadar geçen 150 yılda neler oldu? Kimler geldi, kimler geçti? Hangi büyük bilimsel devrimleri yaşadık? DNA adli bilimler tarihinin yıldızı olmayı nasıl başardı? Teknoloji Suç ve Ceza dünyasını nasıl etkiledi?
Gerçek Olaylar eşliğinde geçmişe doğru bir yolculuğa çıkıyoruz. Bilim, polisiye, suç ve genetik tarihine dalıp kepekten mikrop parmak izine, koltuk altı kokumuzdan resim çizen DNA’ya adli kanıtlarla yaka paça oluyoruz.
Ve işte burada sessiz tanıklar kendi hikâyelerini anlatıyorlar.