Erzincan’ın Çit Köyü’nde doğdu. O zamanlar, oralarda dutluktu geçim. Çocukluğuna yaşadı, çocukluğunu göremedi; bir gözünden oldu. Türkülerle büyüdü, türküleri büyüttü.
Ankara Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi’ne girdi. Pertev Naili Boratav’ın öğrencisiydi, Eğin Türküleri bitirme tezi. Şair oldu, komünist oldu. Belki de komünist oldu, şair oldu. Ahmet Kutsi Tecer kötüledi şiirini; o, daha “kötüsünü” de yazdı. Başkaları da beğenmedi. Sansaryan Han’a koydular, çok çektirdiler; kalemiyle ifade vermek yerine taşlara yazdı şiirlerini. Arkadaşı İlhan Başgöz ezberledi duvarlardaki umudu; azat etti, buzat etti. Mehmed Kemal ile Mehmet Seyda ile hapis yattı. Çoktu arkadaşı, yoldaşı. Azdı işi, aç gezdi; boyun eğmedi.
Aziz Nesin “şiirlerini basayım” dedi, o ise “hayır” dedi: “Ben yerine Neruda’yı bas, işte çevirdiklerim.” İlk oydu çeviren Latin Amerika’dan çığlığı. Çok düşündü şiir üzerine, kendi şiirini yarattı. Ama “şairliğini kanıtlamasına izin vermediler.” Hastalandı, ağır. Az yaşadı, çok öldü. O zamandan beri ölümün adı kalleş.