Toplumları derinden etkileyen, yaşamlarına ve geleceklerine yön veren bazı kültür değerleri, onu var eden koşullar ortadan kalksa da yeni oluşumlara uyum sağlayabildiği sürece yaşatılabilmektedir. Dünyaya geldiği andan başlayarak doğa olaylarına ve doğadaki her türlü zorluklara karşı yaşam mücadelesi veren insanoğlunun, bu mücadelesi sırasında oluşan kültürel yapı içerisinde yer alan taklit, müzik, dans, büyü, inanç ögelerini içinde barındıran ritüel törenler çok önemli yer tutmuştur. Binlerce yıl süren bu mücadeleyi, insan ve doğa arasında bitmeyen bir dans olarak nitelendirebiliriz. Bu dans insanlığı kültür, sanat, bilim ve sosyal yönlerden geliştiren bir kaynak. 

Anadolu ve Doğu Akdeniz’e kıyı topraklar bin yıllar öncesinden kadim kültürlerin doğup geliştiği önemli bir bölgedir. Sümer, Hitit, Frig, Lidya, Babil, Mısır, Grek medeniyetleri bu bölgede doğup gelişmişlerdir. Sonraki dönemlerde değişik toplulukların bir arada yaşadığı bu coğrafyadaki kültür etkileşimi daha zengin kültür oluşumunu sağlamış, çevresindeki diğer kültürleri ve batı kültürünü etkilemiştir. Özellikle Anadolu’daki kültürel zenginlikler, çok kültürlülük, yeni oluşan tek Tanrılı dinler ile Orta Asya’dan getirilen kültürlerin kaynaşmasıyla gelişerek daha da zenginleşmiş ve bugünkü kültürümüzün kaynaklarını oluşturmuştur. Bu kadim kültürlerden gelen ritüeller ve dramatik gösteriler süreç içerisinde değişim göstermiş, özünden uzaklaşmış olsa da Anadolu köylüsü tarafından yaşatılarak günümüze taşınmıştır.