Şato köyün tepesinde yükseliyordu. Berber ile papaz o sabah şatonun yükseldiği bu tepenin eteğinde karşılaştı. Hem taze sabah havasının verdiği mutluluk hem de birbirlerini görme sevinciyle uzun uzun el sıkıştılar. İspanya kırları, göz alabildiğine güneşin altında uzanıp giderken, gökyüzünde yaz günlerinin en derin maviliği vardı.
Bu güzelliğin içinde papaz çok düşünceli görünüyordu.
Berber:
-Dostum, Senyör Kesada nasıl? nedir sizin bu haliniz? diye sordu. Papaz sanki cenazeden döner gibi bir yüz ifadesi ile içini çekerek şöyle cevap verdi.
-Dostumuza o uğursuz kitapları bırakıp dışarı çıkmasını, kırlarda gezmesi için yalvardım. Beni dinlemedi bile!
Berber başını iki yana sallayarak:
- Doğru dostum, onun yaptığı tam bir delilik! O şovalye romanları yazan aşağılık yazarlar ettiğini bulacak.