Oscar Wilde’ın 1890’da yayımlanan bu sarsıcı romanı modern insanın karanlık taraflarına bakmakta. Dorian Gray portresi yapıldığında, kendi olağanüstü güzelliğinin büyüsüne kapılır. Dünyanın güzelliklerini yaşamaktan yorgun düşmüş, giderek yaşlanıp çökmekte olan arkadaşı Lord Henry Wotton’un tahrik edici kışkırtmalarıyla daima güzel ve genç kalmaya büyük bir istek duymaya başlar; onun tarafından ruhunun genç kalmasıyla dış görünüşünün de genç kalacağına inandırılır. Bir devrin kapanışı olan on dokuzuncu yüzyıl sonlarında Ressam Basil Hallward’ın stüdyosunda başlayan roman Londra’nın en doğusundaki afyon ve uyuşturucu batakhanelerine kadar uzanır. Ressam da kendi yaptığı portreden ürker, garip bir çekingenlik ruhunu kasıp kavurur: Ressam, sanatında yansıttığı zarif ve yakışıklı figüre bakarken yüzünü bir zevk gülümsemesi yaladı ve sanki bir süre orada oyalanmak istedi. Ancak birden irkilerek doğruldu, uyanıp yitirmekten korktuğu tuhaf bir düşü beyninin içinde hapsetmek istercesine gözlerini yumup parmak uçlarını göz kapaklarının üzerine bastırdı.