Edward Hallett Carr’ın Dostoyevski üzerine yazdığı bu kitap hem ilginç bir biyografi hem de çok başarılı bir edebiyat incelemesi, roman çözümlemesi. Çocukluğundan başlayarak, ailesinin, çevresinin, yaşantısının eserlerine etkisini; karşılaştığı insanların hangi karakterleri esinlediğini; çağın olaylarının, düşünce akımlarının etkilerini titizlikle incelemiş E.H. Carr. Geniş tarih bilgisi (özellikle Rusya üzerine) ve araştırmacı kişiliği bu başarının anahtarı. E.H. Carr zor olanı, edebi eleştiri ile hayat hikayesini hem dengelemeyi hem de karşılıklı etkilerini göstermeyi başarmış.
Andre Gide şöyle demişti: “Bir tanrıyla karşılaşacağımızı sanırız; oysa bir insan; hasta, yoksul, hiç durmadan acı çeken bir insandır dokunduğumuz.” İşte E.H. Carr bize bunu anlatmış; Dostoyevski’nin hem hasta, yoksul yaşantısını hem de inanılmaz dehasını. Dostoyevski’nin kişilerinin hiçbirinin fiziki bir özelliği okuyucunun kafasında yer etmez. Edebiyatta, onunkiler kadar göz önüne getirilmesi, canlı yaratıklar olarak düşünülmesi güç olan karakterler yoktur. Bu karakterlerin yaratıcısının ilgilendiği şey, vücutları değildir, ruhları ve insanla arkadaki bilinmeyen karanlık gerçek arasındaki ilişkidir.