Sadece konuşarak ya da yazarak kahraman olmak çok kolaydır. Niyeyse gece olduğunda herkes susuyor. Sadece yer değiştiren şeylerin sesi duyuluyor geceleri ve ellerini duvara sürten insanların yakarışları. 204 numaranın önünde duruyorum. Nurdan’la birbirimize bakıp gülümsüyoruz. Cebimden her kapıyı açan anahtarı çıkarıyorum ve kapıyı yavaşça açıyorum. Hakikat hepimizden önce dalıyor içeriye. Sessizce sehpaya tırmanıyor. Aynanın önünde kendisine bir yer buluyor. Oda karanlık.
Garip ve uğultulu, karlı, yağmurlu, fırtınalı bir İstanbul... Hele gece olunca o karanlık sokaklardan gelip geçenler. Yolcular, âşıklar, yarım kalan arzular… Öyle tutkulu, öyle zifiri... Kaybolan müşteriler, konuşan bir fare, esrarengiz bir kadın... Melekler kımıldamadan uyurlar. Çık ortaya Galip Işık!
Duman Otel, uzun bir hesaplaşmanın, zindana dönüşen bir muammanın romanı...
Bülent Çallı, ustaca, nefes nefese, tekinsiz ve coşkulu bir dille anlatıyor. Önce karanlık vardı.