“Uygarlığın temel ilkelerinin ötesine geçen gerçek hikâyeler anlatmanın yeni yollarını bulma vakti geldi. İnsan/Doğa ayrımından kurtulduğumuzda, tüm varlıklar yeniden hayat bulabilir, kadınlar ve erkekler dar görüşlü bir akılcılığın sınırlarına hapsolmaksızın kendilerini ifade edebilir. Artık gecenin karanlığında bir fısıltıdanibaret olmayan bu hikâyeler, aynı anda hem gerçek hem masalsı bir nitelik taşıyabilir. Yarattığımız bu felakette hâlâ bir şeylerin canlı kalmış olmasını başka türlü nasıl açıklayabiliriz ki?”