“Belirli bir kurumun ya da disiplinin üyeleri adına konuşmuyorum. Felsefe, sanat, sosyal bilimler vs. uzmanlarını birbirinden ayıran sınırları yıkmak için yazıyorum" diyen Jacques Rancière, Duyumsanabilir Olanın Paylaşımı'nda, kendine biçtiği bu misyondan hareketle estetik ve sanat arasındaki bağlantıyı irdelemeye koyulur. Bunu yaparken, aynı anda hem bir kolektivitenin hatlarını belirleyen paylaşım koşullarına hem de aynı düzenin bozulma ya da fikir ayrılığı kaynaklarına atıfta bulunan "Duyumsanabilir Olanın Paylaşımı" kavramını ortaya atarak bu kavramı, estetik ve siyasetin birleşme ve ayrışma noktaları için bir anahtar olarak kullanır.
Rancière, her biri bir soruyla açılan beş bölüm boyunca, "Duyumsanabilir Olanın Paylaşımı" kavramı aracılığıyla estetik pratikler ve siyasi pratikler arasındaki ilişkiyi bir yandan örerken bir yandan da çözümlemeye çalışır.