Aynı şeyin onlarca Guernseyli çocuğun başına geldiğini gördüm. Ada’dan kaçacağım diye ölüp biterler, ama bir kez gidince de dönmek için her şeyi yaparlar. Bu yüzden Guernsey’den hiç ayrılmadım, ben. Dönüp dolaşıp kürkçü dükkânına döneceğimi biliyordum.
Hayatının tamamını Fransa ve İngiltere kıyıları arasında kalan, ancak her iki dünyaya da ait olmayan Manş Adası Guernsey’de geçiren, adasını terk etmeyen, edemeyen huysuz ihtiyar Ebenezer yaşamının sonuna yaklaştığını anladığında kendi hikâyesini, aile sırlarını, unutulmaz dostluklarını ve aşkını, anlatmaya karar verir. Yirminci yüzyılın her iki savaşını da görür, adası önce Almanlar sonra da turistler tarafından işgal edilir. Yüzyılın ilerlemesiyle her şey değişim geçirir. Yaşadıklarını ve biriktirdiklerini bir başkasına bırakmak ister ve yaşamının sonunda paylaşacağı kişiyi aramaya başlar; sonuna dek muhalif olmaya çalışsa ve ada hayatının yalıtılmışlığını ruhunda da taşıdığını düşünse bile neticede hiçbir insanın bir ada olmadığını anlar.
Adada yaşayan bir adamın hikâyesi üzerinden bir yüzyılın tarihini anlatan Ebenezer Le Page’in Kitabı 20.yüzyılın ıskalanmış, gölgede kalmış büyük romanlarından biri. Okunduktan sonra etkisini kaybetmeyen, klasik mertebesinde görülmeyi sonuna kadar hak eden,edebi ve insani bir roman.
“Son zamanlarda, okumak üzere olduğunuz kitaptan daha garip edebi olaylar vuku bulmuş olabilir ama şahsen ben bundan şüpheliyim.
“Ebenezer Le Page’i, kitabın konusunun ilk bakışta akla getirdiğinden çok daha evrensel bir zihniyetin bu denli inandırıcı tasviri kılan şey, eskiyi unutamama, yeni karşısındaki bu mızmızlıktır. Bizzat Edwards, Ebenezer’ın “dünyada vuku bulan olayların etkilerini içten dışa doğru yansıttığını” yazarken bunu fark etmişti.
“Onun romanı aslında, her ne kadar okuması çoğu zaman büyüleyici ve eğlenceli olsa da, Guernsey’den ve onun örf ve âdetlerinden ziyade, insanlığın yakın tarihinin yanılabilir ama her zaman dürüst olan bir bireyde bıraktığı ize dairdir.”
—John Fowles