Bugün anne baba olmak, önceki kuşakların ebeveynlik pratiğinden oldukça farklı bir anlam taşıyor. Son otuz kırk yıl içinde, araştırmacılar “iyi bir ebeveyn”in nasıl olması, ne yapması, nelerden kaçınması gerektiğine dair kafa yormaya ve bu alanda çalışmalar yapmaya başladılar. Aynı süreçte gazeteler ve dergiler de konuya eğilen öğretici yazılar, altın kurallar içeren listeler yayımladılar. Kısacası ebeveynlik, adeta bir uzmanlık alanına dönüştü. Çocukların gelişimi, sağlığı ve mutluluğu için her zamankinden fazla çaba gösterme baskısı, aynı zamanda yeni bir kavramı da beraberinde getirdi: ebeveynlerde tükenmişlik sendromu. Peki kimler etkilenir bundan? Anne babaları tükenmişlik sendromuna götüren risk faktörleri nelerdir? Kronik stresin tükenmişlikle bağlantısı nedir? Aile ideali, tükenmişliğin ortaya çıkmasında nasıl bir rol oynar? Tükenmişliğin tetiklediği olumsuz davranışlar hangileridir? Risk faktörlerini telafi eden koruma faktörleri nelerdir, bunlar nasıl geliştirilebilir? Tükenmişlik sendromuna yakalanma ihtimalini azaltmak için hangi eğitim yöntemlerinden kaçınmak gerekir? “Olumlu ebeveynlik” nedir? Tükenmişliğe karşı ebeveyn imgesini düzeltmenin yolları nelerdir? Ebeveynlerde tükenmişlik kaçınılmaz ve kalıcı bir durum mudur, başka deyişle kader midir?
Her ikisi de klinik psikolog olan Moira Mikolajczak ve Isabelle Roskam, Ebeveynlerde Tükenmişlik’te mesleki birikimlerini kişisel ebeveynlik deneyimleriyle buluşturarak, bu zorlu tablonun oluşma sürecine ve sonuçlarına ışık tutuyorlar. Çocuklarıyla ilişkilerinde yorgun düşmüş, tekrar sağlıklı ve dengeli bir ebeveynliğe çıkan yolu arayan anne babalar için benzersiz bir kaynak.