“Benimsediği yol(lar) ve uyguladığı yöntem(ler) ne olursa olsun Cumhuriyet eğlenceyi, eğlenceden ‘yalıtmıştır.’ Neredeyse eğlencesiz eğlence, Erken Cumhuriyet Dönemi eğlence hayatının gayri resmî şiarıdır. (...) Cumhuriyet, tüm söylemleriyle ve bunların şekillendirdiği anlatılarıyla, Mustafa Kemal Atatürk ve bayrak gibi her yerde ve her zaman görülebilecek sembolleriyle, eğlencenin disipline edilerek düzenlenmesi zorunlu ve ciddi bir toplumsal edim olduğu kabulünü egemen kılmayı başarmış görünmektedir.
Mehmet Kendirci, Eğlencesiz Eğlence’de erken cumhuriyet döneminin eğlence politikasını analiz ediyor. Sefahat içinde yozlaşmış, Bizans kalıntısı olarak görülen İstanbul’a karşı, temiz ruhlu ve yozlaşmamış “Türk” sayılan Anadolu’yu (ve Ankara’yı) yücelten bir anlayış var bu politikanın arkasında. Eğlence hayatını, kurulmakta olan “yeni Türkiye”ye uygun ve “modern” bir şekilde “disiplinli ve düzenli” kılma arayışı var.
Eğlencesiz Eğlence, özellikle dönemin edebiyatından yararlanarak, eğlencenin nasıl kamusallaştırıldığını ve ritüelleştirildiğini inceliyor. İçki siyasetine, balolara, tiyatrolara, konserlere, müsamerelere, halk oyunlarına bakıyor. Taşrada eğlenceyi “kurumlaştırma” çabalarına ve buna eşlik eden sorunlara göz atıyor.
“Türkiye’nin ruhunu” anlamak için ufuk açıcı bir çalışma.