Proudhon, 1846’da Sefaletin Felsefesi’ni yazarak bütün şimşekleri üzerine çekti. Öncelikle din karşıtı beyanlarıyla "saygı değer" insanları şoke ediyordu. Ona göre, dünyanın içinde bulunduğu durum, iyiliksever bir Tanrı’nın varlığını teyit etmek şöyle dursun, insanı "Tanrı kötüdür" kanaatine vardırıyordu. "Dinde Tanrı, politikada Devlet, ekonomide Mülkiyet; işte, kendine yabancılaşmış insanlığın kendi elleriyle teslim olduğu ve günümüzde artık reddetmesi gereken üçlü biçim budur" diyordu. Statik sonuçlara, nihaî yanıtlara güvenmeyen, bilinçli bir anti-sistematik düşünür olan Proudhon, Sefaletin Felsefesi’nde, Marksist politik eylem vurgusunun karşısına anarşist ekonomik eylem idealini koyar. Marx’ın, Proudhon’a cevabı olan Felsefenin Sefaleti yaygın bir okur kitlesine ulaşmışken, bu eserin referansını oluşturan Sefaletin Felsefesi bugüne değin gün ışığına çıkmamıştı. Şimdi bu eserin, çok uzun zaman sonra da olsa Türkçe yayımlanmış olması, günümüzde de devam eden politik saflaşma ve tartışmaların 19. yüzyıldaki arka planını gözler önüne sermektedir.