Geride bıraktığımız yirminci yüzyıl, bizlere, bütün kurumlarıyla parçalanmış bir miras bıraktı. Bu parçalanmışlık halini insanlığın geleceğe yönelik umutlarını yeşertecek şekilde yeniden toparlamak Eleştirel Teorinin başat ereği olmuştur. Peki bu nasıl mümkün olacaktır? Hölderlin’in “tehlikenin olduğu yerde koruyucu güç de serpilip gelişir” sözünde ipuçlarını bulduğumuz bu sorunun cevabı, kuşatıcı anlamını, eleştirel teorinin toplumsal kurumları kılı kırk yarar biçimde ele alan ve sorgulayan düşünürlerinde kazandı.
Eleştirel Teori düşünürleri, “mevcut koşullar ve kurumlardan mantıksal çıkarımlar yaparak yıkıcı çatışmaları azaltacak, özgürlük alanının genişlemesini, kaynakların daha ussal ve adil kullanımını/dağılımını sağlayacak ve insani gelişimi daha yüksek bir aşamaya taşıyacak temel kurumsal değişimlerin” neler olabileceği sorusuyla “koruyucu güçler”i açığa çıkarmaya çalıştılar. Okur, bu kitaptaki her bir bölümde bu açığa çıkarma sürecine yönelik çabayı bulacaktır.