Enformatik Cehalet’in ilk baskısı ile bu yeni baskısı arasında, ‘twitter’ları, ‘Facebook’ları, ‘instagram’ları ve benzerleri/benzemezleri ile durmadan yayılan, yayıldıkça sığlaşan, sığlaştıkça yayılan uçsuz bucaksız bir sanal âlem uzanıyor.
Her gün, her saat, her dakika daha da hızlanarak yayılan bu sığlık, gündelik hayatın bütün bileşenlerine, eski dünyanın bütün referans çerçevelerine, insanoğlunun içine doğduğu dünyayı anlamlandırmasını, o dünyada kendini şöyle ya da böyle emniyette hissetmesini sağlayan bütün tutamaklara, sığınaklara, korunaklara bulaşıyor. Bulaşmakla da kalmıyor; bulaştığı herşeyi ve her yeri ifsad ediyor.
Berdyaev’in Enformatik Cehalet’in ilk baskı Sunuş’unda yer alan uyarısı, bugün maalesef çok daha yakıcı bir çığlığa dönüşmüş durumda: “Ütopyalar şimdi eskiden sanıldığından daha çok gerçekleşebilir görünüyor. Biz ise, bugün insanı bambaşka kaygılara düşüren bir sorunla karşı karşıyayız: Bu ütopyaların kesin olarak gerçekleşmesini nasıl önleyebiliriz? Ütopyalar gerçekleşebilir şeylerdir. Belki de yeni bir çağın; aydınların ve bilgelerin ‘ütopyaları nasıl önleyebiliriz; ütopik olmayan, daha az mükemmel, ama daha özgür bir topluma nasıl geri dönebiliriz’ diye düşünmeye başlayacakları bir çağın başındayız bugün…”
Şu anda bu kitabı elinde tutan okuyucular, Gutenberg Galaksisi’nin belki de son sâkinleri, Cesur Yeni Dünya’nın Shakespeare okuyan Vahşi’sinin akrabaları, şimdi tıpkı Berdyaev gibi, o Galaksi’de hepimizin aklını kurcalayan o kaçınılmaz soruyu soracaklardır: “Ütopik olmayan, daha az mükemmel, ama daha özgür bir toplum mümkün müdür?”