Daha önceleri günce`lerini dış mekanlarda deftere yazan Birkiye, bu kez dünyayı sarsan salgın dolayısıyla ev ortamına taşıyıp bilgisayarda yazıyor. Kişisel-öznel olan ile genel, edebî ve siyasî olan iç içe geçiyor: rüyalar, kabuslar, kitaplar, kişiler, anılar, maske, aşı vb...
Kapalı günler`den sayfalar...
"Ölüm! Kaçınılmaz ama ne hikmetse bugünlerde, zihnimde evet öyle korku falan değil de bir `tema` olarak yer alıyor, romanın kurmacanın izleği oluyor da zihnin niye olmasın!"
"... Nâzım ile Benjamin aynı yıllarda Moskova’dalar, Benjamin’in aktardığı ünlü bir panel var, kim bilir belki Nâzım da oradaydı. (...) Benjamin’de şair olarak Nâzım’a hiç rastlamadım, belki güçtü çeşitli nedenlerden dolayı. Benzer şekilde Nâzım’da bir filozof olarak Benjamin’e de rastlamadım, belki bu da güçtü çeşitli nedenlerden!"
"... İsteksizlik, kocaman. Kalkmak, kahvaltı yapmak, şu iki gündür suda duran kuru fasulyeyi pişirmek, mitoloji-antik kitaplığımı düzenlemek –kitaplar salonun ortasında!–, evet, hepsi için kocaman bir isteksizlik..."
"... bu kez yatak odasına girmiş kumru (...) bir-iki kanat çırptı durdu, ben de durdum, birkaç saniye bekledikten sonra ondan daha atik davranak gövdesinden yakaladım, özgürlüğüne bıraktım, galiba kumrular biraz abarttı..."
"Annem uyuyor, artık pek kalkamıyor, yine Bakırköy, gençliğimin izleri sokaklar, yaklaşık bir yıldır trenle geliyorum, Yenimahalle`de iniyorum, gençliğimi geçiyorum."