Eylül’de doğa ve çevre arasındaki etkileşimin hikâyeye katkısını sağlayan sadece tasvir ustalığı değil, tasvirlerin romansal gerçekliğin içinden yapılabilmiş olmasıdır. Bu açıdan Eylül Osmanlı-Türk edebiyatının “ilk psikolojik romanı” olarak gösterilir. Fransız romantizminden etkilenen Mehmet Rauf trajik bir aşk hikâyesini, kişilerin iç bunalımlarını, çatışmalarını, duygusal yoğunluklarını büyük bir dil zenginliğiyle ortaya koyarken insan ruhunu etkileyen doğayı ve mekânları da şiirsel bir güzellikle betimler. Işıltılı yaz günlerinin bitiminde, sonbahar mevsiminde, yani Eylül’de cereyan edecek trajik olayın okurda yaratacağı hüznü, yaz ve sonbahar karşıtlığıyla derinleştirir. Mevsim geçişleriyle geçip giden bir aşk, yakalanmışken kaçıp giden mutluluk...