“BURAYI SEVİYORDUM. ELBETTE EVİN DE KENDİNE HAS BİR MİZACI VE
KARIN AĞRILARI VARDI, ÜSTELİK ZAMAN ZAMAN TEHLİKELİ BİR HÂL DE
ALABİLİYORLARDI AMA YİNE DE BURAYI SEVİYORDUM. NETİCEDE BİR ŞEYİ
KUSURLARIYLA SEVEMİYORSAK BUNA SEVGİ DENİR MİYDİ?”
Margaret ve kocası Hal, Hawthorn Sokağı’ndaki büyük Viktoryen evi sudan ucuza satın aldıklarında nihayet kendilerine ait bir evleri olduğuna inanamıyorlardı. Fakat çok geçmeden evdeki garipliği fark edeceklerdi. Her sene Eylül ayı geldi mi duvarlardan kanlar akıyor, evin eski sakinlerinin hayaletleri ortaya çıkıyordu ve ev halkı bodrumda kol gezen bir şeyden delicesine korkuyordu. Çoğu insan arkasına bile bakmadan kaçardı.