Yazmayınca unutulan tüm acılar, tüm göç hikâyeleri gibi unutulmasın diye kaleme alınan bu roman, yazarın yurduna vefasıdır. 1916 yılı Rus işgalinin bugün neredeyse hatırlayanı kalmadıysa bu işgal ol-mamış mıdır? Bu can yanmamış mıdır? Rum ve Ermeni zulmü Türk'ü vurmamış mıdır? Yazar, uzun yıllar kapı kapı dinlediği Türk'ün işgal ve göç hikâyelerini, acılarını Eynesi Ana'da ete kemiğe büründür-müştür. Bu kitapta zamanın birçok bilinmeyen olayından başka Türk kadınının sadakatini, mukaveme tini, ferasetini de okuyacaksınız. Aşkın bize has inceliklerini de...
Yazarın şiirsel lisanıyla:
"Evet! İşgal bitmişti ama geride kendini unutturmayacak sayısız emare bırakmıştı. Yollar, beller, dere-ler, köklerinden kesilmiş ağaçlar, yanmış yıkılmış paskalar, alelacele boşaltılmış karargahların yerinde arta kalmış eşyalar, patlamamış mermiler, duvarlara saplanmış şarapneller, gören gözlere o katı ger-çeği mütemadiyen haykırıyordu:
Biz işgal altında kaldık. Biz ezildik, horlandık, öldük öldük dirildik. Biz, sizdik ve siz bizdiniz de bizi dertlere gark edenler; size, bizden bunları bıraktı işte. Neden? Kim ne yaptı da oldu bütün bunlar?..."
"Bekleyenler, gidenlerin selamı sanırken dalgaların sedasını, kayalar dinlerdi dönmeyenlerin salasını."
"Muhaceret, yürüyen bir ölümdü. Bir nesil; bebesi, yaşlısı, genciyle yollarda yitiyordu. Terkedilen de vatan toprağıydı, varılan da. Gitmek zül, kalmak ölümdü. Giden aç, hasta, çıplak, kimsesiz, mekânsız ve zamansızdı; kalan da."
Nesime CEYHAN AKÇA