Gerçek ve düşsel olan arasındaki sınırın bir ayrıma olduğu kadar gizemli bir ilintiye, bir bağıntıya da işaret ettiği bilinir. Fantastiği yazınsal bir tür niteliğiyle olduğu kadar izleri antik çağlara dek dürülen bir anlamlandırma pratiği ve gönderge dili olarak da inceleyen bu çalışma, hayaletlerden vampirlere, canavarlardan sfenkslere dek fantastik bir evrenin tüm özelliklerine titizlikle eğiliyor. Bu yazın geleneğinin belli başlı yaratcılarına ve kavramı yazınsal geleneğinin belli başlı yaratıcılarına ve kavramı yazınsal bir tür mertebesine yükselten yapıtlara da çözümleyici bir dikkat ve gözlem gücüyle yakaşıyor.