Bakışlarım, beni lekeli bej halının üzerinden dışarı çekti, sonra da öylece bıraktı. Göğsümde boş bir alan açıldı. Bu aşktı, pencere de denizliği. Buz mavisine dalmak için bir adım attım. Jane, düşme hissi. O kadar soğuktu ki cildim yanıyordu. Aşağı düşerken pencerelerin önünden geçiyordum, o an, her birinin vücut ısısı kendine has birçok insandım. Bazıları yanıyordu, bazıları donuyordu; bazen alev, bazen buz. Bazıları şeker hastasıydı, bazılarının gözü kartal gibiydi, bazılarıysa kördü. Kişiliklerimden birkaçı bazen bayıla bayıla Snickers yer sonra da günlerce çikolatanın “ç”si akıllarına gelmez, hatta şeker bile yemezlerdi. Aynı şekilde, bazı benliklerim nikotin bağımlılığından mustaripken bazıları bir iki sigara tüttürür sonra bir daha içmezdi. Bazı kişiliklerimin kolu bacağı kesikti, bazılarıysa kolaylıkla bir apartmanı çekip çevirebilirdi. Bazıları komada; bazıları babalarıyla balıktaydı. Diğerleriyse ucuz hislere dudak bükerdi. Kişiliklerimden biri, öldürmeye meyilli bir diktatörün metresiydi ve bu ilişkiden kaynaklanan frengi hastalığı için hiçbir zaman yeterli tıbbi yardımı alamıyordu.
Fermuar Ağız, dönemini tat kaçıran bir dürüstlükle, hem hüzünlü hem de esprili olmayı başaran bir dille anlatan ve 2017 LAMDBA Edebiyat Ödülü’nü alan kışkırtıcı bir roman. 1990’ların New York’u bağımlı bir lezbiyenin yaşadıklarından hareketle resmedilir. İçinde utanç, reddedilme korkusu, hayal kırıklığı, aşk ve bolca uyuşturucu olan bir roman…