Gösterme, insanlar için haz duyma aracı olduğu kadar içinde türlü duygusal tepkiler barındıran bir yansıtma / dışavurum, göstermenin doğasında var olan asıl şeyse ‘ben’in kaybolup gitmesine razı olmama halidir. İşte insan, yeryüzündeki geçici macerasını ortaya koymak için bu sebeple farklı ifade biçimlerine başvurmuştur. Prehistorik çağlardan itibaren mağara duvarlarına, kaya yüzeylerine, tabletlere, kağıtlara resim ve yazı olarak yansıyan bu varoluş kaygısını aynı zamanda insanın estetik bakışının yansımaları olarak görebiliriz.
Tecrübeyi görme biçimine çeviren fotoğraflar, insanları ve nesneleri göstererek tarihsel bilgi ve anlayışı genişletmeye, dünyanın ve insanların öykülerini daha iyi anlamaya yardımcı olurlar. Fotoğrafı gerçekliğin kişisel/kitlesel tarihi yapan da bu özelliğidir.