“Ama şövalyelik çağı kapandı. Sofistlerin, ekonomistlerin ve hesapçılarınki kazandı ve Avrupa’nın görkemi sonsuza dek söndürüldü. Rütbe ve cinsiyete yönelik o cömert sadakati, o mağrur teslimiyeti, o vakur itaati ve esaretin kendisinde bile soylu bir özgürlük ruhunu canlı tutan kalbin o tabiiyetini asla, artık asla seyreylemeyeceğiz. Yaşamın satın alınmamış zarafeti, ulusların mahcup müdafaası ve mert duygunun ve kahramanca teşebbüsün bakıcısı gitti! Bir lekeyi bir yara gibi hissetmiş, azgınlığı yatıştırırken cesarete ilham vermiş, dokunduğu her şeyi soylulaştırmış ve altında kusurun kendisinin tüm kabalığını kaybederek kötülüğünün yarısını yitirdiği ilkenin o hassasiyeti, onurun o namusu gitti.”
Edmund Burke, 1790 yılında, Fransız Devrimi’ne karşı çıktığı ve onun çok daha büyük çaplı, yıkıcı ve soğukkanlı bir dönüşümün habercisi olduğunu duyurduğu yukarıdaki satırları yazdığında henüz ne Fransa Kralı XVI. Louis ile Fransa Kraliçesi Marie Antoinette devrimin insanca icadı giyotinde can vermiş ne de Fransız Devrimi kendi çocuklarını tek tek öğüteceği Terör Dönemi’ne girmişti. Tedirgin edici bir kesinlikle Fransız Devrimi’nin aşırılıkları ve nihai sonunu öngörebilmiş bu çalışma, Thomas Paine’in İnsan Hakları adlı kitabı başta olmak üzere, Aydınlanma düşüncesinin temel yapıtlarının ortaya çıkışını kışkırtmış; kısa sürede muhafazakâr siyasal felsefesinin bir başyapıtına dönüşmüştür. Uzun ve titiz bir çalışmanın ürünü olan bu çeviri hem Batı siyasal düşüncesinin en temel eserlerinden birini Türkçeye kazandırmayı hem de Türkiye’de ortaöğretim ve yükseköğretim tarih kitaplarında “yerlere göklere sığdırılamayan” Fransız Devrimi’ne yönelik eleştirel bir bakış açısının geliştirilmesine katkı sağlamayı amaçlamaktadır.