Tarihsel olanın, iktisadi değişimlerin, toplumsal dokudaki dönüşümlerin, kültürdeki farklılaşmaların izlerini edebiyatta, daha geniş olarak düşünüldüğünde sanatta sürmek mümkün müdür, yoksa edebiyat ya da sanat dilediğinde böyle kaygılardan azade, özerk bir faaliyet alanı mıdır?
Edebiyat eleştirisinin, özellikle bu sahadaki Marksist geleneğin en önemli temsilcilerinden Terry Eagleton yukarıdaki sorudan yola çıkıyor ve dünya edebiyatının nevi şahsına münhasır karakterlerinden Brontë Kardeşleri ele alıyor. Vardığı sonuç, bu eksantrik üçlünün Kuzey İngiltere kırsalına gökten zembille inmediği, Brontë’lerin yapıtlarının eleştirel bir gözle okunduğunda hem kardeşlerin yetiştikleri ortamın hem de sonrasında yaşadıkları dönemin canlı bir tasvirinin elde edilebileceği.
Hareket noktası Eagleton’ın bir makalesi olan, daha sonra 1975’te kitaba dönüşen bir çalışma Güç Mitleri. Ancak aradan otuz yıl geçtikten sonra, 2005’te Eagleton, vaktiyle etnik köken, ırk, toplumsal cinsiyet gibi kategorilere hak ettikleri derecede yer vermediğini açık yüreklilikle itiraf ediyor, bu eksikliği tamamlamak üzere tekrar kaleme sarılıp kitabına bu son şeklini veriyor.