“Ölürsem yakında, bir dileğim var kalanlardan. Beni sevmeyenlere, beğenmeyenlere karışmam. Onlar, gerekli bulurlarsa, benim bir değerim olmadığını söylesinler. Ötekilerden benim dileğim: Öldüğümün ertesi günü yazı yazmasınlar benim için. Hani ‘X’i de kaybettik, şöyle yüksekti, böyle değerliydi.’ diye ağıtlar yok mu? o sözlerin yalan olduğunu hepimiz biliriz. Tiksinirim o ağıtlardan… Benim için yazı yazmasın beni değerli bulanlar. İki yıl beklesinler, iki yıldan sonra yeni unutmazlarsa, beni gene değerli bulurlarsa, ilk üzüntü de geçmiş olur, yazsınlar düşündüklerini, ölçüyü aşırmazlar.
‘Kaybettik… Yitirdik…’ Ölüler arkasından söylenen bu söz tiksindirir beni. Ben ‘kaybolmam’, ‘yitmem’, ölürüm, ‘öldü’ desinler.”
Ölümünden bir yıl önce 1956’da yazmış bu satırları Ataç. Bugün yapıtları aynı ilgiyle -belki daha da artan bir ilgiyle- okunan, gençlere okuma sevgisi aşılayan ender yazarlardan. Günce’sini de eleştirileri gibi bir sohbet havasında kuran Ataç; keskin, görüşlerinden ödün vermeyen tavrı, açıksözlülüğü, Türkçeye kazandırdıkları ile hiç eskimeyecek genç bir yazar.