''Benim tek başına fantazyalardan örülü kitaplar, bilimkurgusal türde hikâyeler, romanlar yazmaya heveslenmeyişim, başlarda da değindiğim gibi, uyanık uykularımdan ötürüdür. Gece hayatımda gördüklerim, bakıyorum da, gündüz hayatımda gördüklerimden, gözlemlediklerimden çok daha ürkütücü. (...) Kitabın adı ticarî bir kurnazlık taşıyor, değil mi? Ama ne yapalım ki, şu rüyalarımın, karabasanlarımın hepsini en çok da bu ad yüzünden yazıya döktüm, diyebilirim. O kadar sevdim bu adı. Hem zaten bitkinlikten iki dostuyla bir lokantada, meyhanede gece on ikiye kadar bile güç oturabilen birinin Gece Hayatım diye bir kitap yazmasından daha iyi fantazya olur mu? Ayrıca, aklımda şu da var: ‘Anlatılabilir’ olan rüyalar kâbuslardır aslında, hayat değil.”