Çağdaş teknolojiyi kullanan, fakat aklı geçmiş toplum modellerinde kalmış olan bir toplum geleceğini programlayamaz. Çünkü önceliklerin neler olduğuna karar veremez. Bu öncelikleri tarih saptamaz. Çağdaş dünyanın dört bir yanından gelen sayısız dinamikler saptar. Toplum yaşamı birbiriyle çarpışarak güçlenen sayısız öğeden oluşur; kurumlar, düşünceler, biçimler. Birbirlerini teşvik eder, kışkırtır ve onların etkinliklerinden sürekli değişen yeniliklerle beslenen bir toplumsal yaşam oluşur. Son üç yüz yılın tarihinin yadsınmayacak gerçeği bu yaratıcı çarpışmaların en güçlüsünün bilim olduğunu göstermiştir. Bilimi dışlayan Müslümanlık ortaçağdan bu yana tarihsel bir gerçektir. Bugünkü konumu da bunun kanıtıdır. Fakat bu tavır insan aklının kabul etmeyeceği bir anakronizm’dir ve korkutucu bir geleceğin habercisidir.