Günümüz post-modern devlet düzenlerinde önemli olan Orta Çağın hiyerarşik bir silsile dahilinde yukarıdan aşağıya doğru sıralanan, arkaik ve anakronik “cemaatçi çoklu hukuk düzeni”ni yeniden canlandırmak değil, devlet ve vatandaş arasındaki hukuki ve siyasal ilişkinin rızaya ve insan haklarına dayalı olma kapasitesinin geliştirilmesi ve güçlendirilmesidir. Böylece sivil toplumun kurucu pozitif iradesi üzerinden siyasal toplumun ve düzenin meşruiyet temelleri de pekiştirilmiş olacaktır. Bu amaca ulaşmaya yönelik olarak Batı’da yapılan hararetli tartışmaların merkezinde “anayasal vatanseverliğin ve vatandaşlığın” bütün boyutlarıyla yaşama geçirilmesi meselesi yer almaktadır. Liberal-muhafazakâr Alman siyaset bilimci Prof. Dr. Dolf Sternberger’in ortaya koyup geliştirdiği “anayasal vatanseverlik” (Verfassungspatriotismus) kavramının esası, milli birliğe ve demokratik mekanizmalarla hayat bulan hukuk devletine sadakatin, geleneksel etnik, kültürel veya dini kimlikler yerine, ancak demokrasi ve temel hak ve hürriyetler gibi seküler anayasal temel değerleri vatandaşların gönülden içselleştirmesiyle rasyonel bir şekilde yaşam bulacağına dayanır. Birleştirici bir “Avrupa vatandaşlığı” çatı kimliğini temellendirmek amacıyla sol liberal Prof. Dr. Jürgen Habermas tarafından teorisi yapılan “anayasal yurttaşlık” kavramı ise bu ana fikre koşut olarak farklı kültür, ulusal kimlik, din ve gelenek dairelerine sahip bireylerin kapsayıcı bir ortak siyasi vatandaşlık kimliği üzerinden, kendi özgün değerlerini koruyup geliştirecekleri rasyonel birliktelikler meydana getirebileceğini içeriyor. Batı’da bu bağlamda son zamanlarda yazılan en kapsamlı ve değerli çalışmaların başında kuşkusuz Prof. Dr. Thomas Fleiner ve Prof. Dr. Lidija R. Basta Fleinertarafından kaleme alınan “Genel Devlet Teorisi” kitabı gelmektedir. Elinizde tuttuğunuz ve büyük emeklerle Türkçeye kazandırdığımız bu kitabın Türkiye’nin, vatandaşlarının bir kısmına “zımmî statüsü” vermeye veya “çok hukukluluk” düzenine geri dönmeye yönelik abes ve akıllara ziyan önerileri artık gündeminden biteviye çıkarmasına katkıda bulunacağını umuyorum. Ayrıca üniter siyasi yapımız çerçevesinde mahalli idareleri güçlendirerek, temel hak ve hürriyetleri güvence altına almak suretiyle kuvvetler ayrılığına dayalı ve güçlendirilmiş bir parlamenter demokratik hukuk devleti sistemini oluşturmaya yönelik güncel tartışmalar bakımından da çeviri kitabımızın yararlı olacağını düşünüyorum. Bu doğrultuda anayasal vatandaşlık rejiminin anlamını “gönüllü itaat ve bağlılık” dolayımında yeniden ele almamız ve böylece cari ve mer’i idari sistemin ortak vicdandaki meşruiyetini güçlendirmemiz gerekiyor. Bu kitabın başta bu alanın uzmanları ve idareciler olmak üzere üniversitelerin ilgili bölümlerinde öğrenim gören öğrenciler ile mezkur konulara ilgili duyan bütün vatandaşlar tarafından keyifle okunacağını ve önerileceğini ümit ediyorum.
Prof. Dr. iur. LL.M Mehmet Merdan Hekimoğlu