Gezgin Günce, Ali Teoman’ın 2008 yazında eşi ve arkadaşlarıyla birlikte gittiği Edinburgh ve Londra seyahatinin izlenimleri ve gözlemlerinden oluşuyor. Ancak, bir gezginin değil, bir yazarın güncesi bu. Yazar, sadece gördüklerini değil, okuduklarını, dinlediklerini, düşünüp hissettiklerini de kaydediyor. Kitabın penceresinden bakıldığında bir tür iç yolculuğun kilometre taşları bir görünüp bir kayboluyor.
Londra’nın bir zamanlar en çok gezdiğim sokaklarında yürüdüm buraya gelirken. Metroyla Oxford Circus’a geldim, oradan Tottenham Court Road’a, oradan da Leicester Square’e yürüdüm. Sonra da Garret Street yoluyla buraya, Covent Garden’a geldim. Oturmadan önce, binanın içini dışını tavaf ettim iyice. Anlık flaş patlamaları gibi kimi görüntüler geliyor gözlerimin önüne. Kaç yıl önceydi? On sekiz yıl mı, on dokuz mu yoksa? Bazı şeyleri hiç anımsayamıyorum ama ve şaşkınlığa düşüyorum. Ben mi yaşamışım buralarda? Bu sokaklarda ben mi yürümüşüm? Nasıl yapmışım? Nasıl öğrenmişim? Nasıl alışmışım bütün bunlara? Sokaklarda yürürken anlıyorum ki, âdeta bir köstebek yuvasına çevirmişim buraları, delik deşik etmişim. Ama nasıl? Nasıl. O kişi kim? Ben miyim? O günlerden bu günlere nasıl geldim? Nasıl değiştim? Ben aslında kimim? O günkü ben mi, bugünkü ben mi, hiçbiri mi yoksa – çünkü yarın bambaşka bir “ben” çıkacak ortaya, dünkü ve bugünkü ‘ben’i şaşkınlıkla izleyecek.