“Hikayeleri yüksek siyasetin gölgesinde kalan kadın ve çocukların hayatı, ülkenin tepetaklak oluşundan azade değildi ve bütün dünyada olduğu gibi ilk etkilenecek onlardı.”
Yüksek siyasetin gölgesinde kalan bu hikayeleri gölgelerden çıkarıp okurun önüne koyan bir kitap elinizdeki. Yalnızca tarikatların kadınları nasıl hapsettiğini ve hem maddi hem duygusal emeklerini nasıl sömürdüğünü değil, aynı zamanda onlar için biriktirdiği sosyal sermayeyi, evlerinden çıkıp başkalarıyla görüşmelerini ve bir ağ içinde var olabilmelerini de sağlayarak bu sömürüyü nasıl görünmez kıldıklarını da anlatıyor. Bu üç tarikatın da özellikle alt sınıflardan kadınları, kamu ya da özel sektörde çalışamayan, taşrada yalnız kalan ve ev işleri-bakım cenderesinden çıkamayan kadınları hedef alıp bünyesine katarak topluma nüfuz etme biçimini dile getirirken, kadının özne oluşuyla kat kat nesne kılınışı arasındaki ince yarıktan gerçek kişilerle röportajlar, yerinde gözlemler ve önemli sorularla geçiyor Filiz Gazi.
Tecrübeli ve cesur bir gazeteci olarak kadının tarikatlardaki yerinin, bu yapılara niçin girdiklerinin, kız çocuklarına nasıl bir eğitim verildiğinin peşine düşen Gazi bir yandan İslam coğrafyalarında kadın özgürlüğü meselesini farklı boyutlarıyla ele alırken, bir yandan da yoksul kadınlar için açılan bu alanın boğazımızı saran neoliberal politikalara nasıl hizmet ettiğine bakıyor.
Üç tarikatı birden mercek altına alan kitap dört başı mamur bir çalışma. Yazar hiçbir detayı atlamazken, kendisinin ve böylelikle okurun merak ve hayret duygusunu da hep canlı tutuyor.